top of page

Toksik İlişkilerde Aşinalık Önyargısı

  • Yazarın fotoğrafı: Süha Topçu
    Süha Topçu
  • 13 Şub
  • 2 dakikada okunur

kumsalda el ele tutuşan sevgililer

İlişkilerde sıkça karşılaşılan ve bireysel terapi seanslarında derinlemesine ele alınan konulardan biri de “toksik partnerler” ile sürdürülen ilişkilerdir. Sistemik Psikoterapi perspektifinden baktığımızda, toksik ilişkileri yalnızca karşı tarafın kişilik özellikleriyle veya manipülatif davranışlarıyla açıklamak yetersiz kalır. Bu tür ilişkilerin dinamikleri, bireyin geçmiş yaşantılarında şekillenen ilişki şemaları, ebeveyn modelleri ve bağlanma örüntüleri ile doğrudan ilişkilidir.

Özellikle çocukluk döneminde maruz kalınan ilişki dinamikleri, bireyin yetişkinlikte kurduğu romantik ilişkilerde neyin “normal” ve “tanıdık” olduğu algısını büyük ölçüde etkiler. Psikolojide “Aşinalık Önyargısı” (Familiarity Bias) olarak adlandırılan bu kavram, bireylerin geçmişte aşina oldukları ilişki biçimlerini güvenli ve kontrol edilebilir olarak algılamalarına neden olabilir. Bir diğer deyişle, kişi çocukluk döneminde kaotik, mesafeli ya da duygusal açıdan zorlayıcı bir ilişki ortamında büyüdüyse, yetişkinlikte de benzer ilişki dinamiklerini bilinçsizce “tanıdık” ve “güvenli” olarak kodlayabilir. Bu durum, kişiyi kırmızı bayrakları görmezden gelmeye ve ilişkiyi sürdürme yönünde bir eğilim göstermeye itebilir. BAşinalık, güvenilirlik hissi yaratır; dolayısıyla birey, geçmişte maruz kaldığı kaotik veya sağlıksız ilişki kalıplarını yetişkinlikte de tekrar etme eğiliminde olabilir. Beynimiz, bilinç dışı düzeyde, "Bildiğim kötüyü, bilmediğim iyiden daha güvenli buluyorum." şeklinde bir mekanizmayla çalışabilir.

Sistemik bakış açısıyla, toksik ilişkilerin yalnızca bireysel tercihlerin bir sonucu olmadığı, aksine geniş bir bağlamda incelenmesi gerektiği anlaşılır. Aile içi etkileşim kalıpları, ebeveynlerin birbirleriyle ve çocuklarıyla olan ilişkisi, bireyin ilişkilere dair geliştirdiği beklentileri ve sınır koyma becerilerini doğrudan etkiler. Ebeveynleri arasında sağlıklı sınırların olmadığı, manipülasyonun, duygusal ihmalin veya aşırı bağımlılığın hakim olduğu bir ailede büyüyen bireyler, bu kalıpları romantik ilişkilerine de taşımaya meyillidirler.


Bir danışanım olan Burak (ismi değiştirilmiştir), kaçıngan bağlanma stiline sahipti. Partneri tarafından sürekli reddedildiği ve duygusal olarak ihmal edildiği halde, bu ilişkiyi bırakmakta zorlanıyordu. Seanslarda, çocukken ebeveynlerinin ona karşı oldukça eleştirel ve mesafeli olduğunu, duygusal olarak destekleyici olmadıklarını fark etti. Sevginin, mücadele edilerek kazanılan bir şey olduğunu öğrenmişti. Partnerinin ilgisini çekmeye çalışmak, aslında çocukluk döneminde ebeveynlerinden alamadığı sevgiyi alma çabasıydı.


Bu örnekler, toksik ilişkilerin sadece partnerin toksik özelliklerinden kaynaklanmadığını; bireyin geçmişten getirdiği bağlanma biçimleri, ilişki şemaları ve aşinalık önyargısıyla şekillendiğini göstermektedir. Bu ilişkilerin sürdürülebilir olması, bireyin kendi sınırlarını belirleyememesi ve partneriyle kurduğu bağı sağlıklı bir şekilde değerlendirememesi ile doğrudan ilişkilidir.


Toksik ilişki dinamiklerinden çıkış, yalnızca partnerin davranışlarını analiz etmekle değil, bireyin kendi ilişki şemalarını, duygusal ihtiyaçlarını ve sınır koyma becerilerini fark etmesiyle mümkündür. Bu noktada terapötik süreç, bireyin kendi geçmiş deneyimlerini anlamlandırmasına, içselleştirdiği ilişki şemalarını fark etmesine ve sağlıklı sınırları nasıl oluşturacağını keşfetmesine yardımcı olabilir.


Toksik ilişki döngüsünden çıkabilmek için bireyin öncelikle şu soruları kendisine sorması gerekir:

  1. Ben bu ilişkiyi neden sürdürüyorum?

  2. Bu ilişki bana çocukluğumdan hangi dinamiği hatırlatıyor?

  3. Partnerimin davranışlarını nasıl rasyonalize ediyorum?

  4. Bu ilişkide hangi temel duygusal ihtiyacımı karşılamaya çalışıyorum?

  5. Gerçekten ihtiyaç duyduğum şey, bu ilişkide var mı?


Sistemik psikoterapi, bireyin yalnızca mevcut ilişkisinde yaşadığı problemleri değil, bu problemleri besleyen geçmiş aile dinamiklerini ve bilinçdışı tekrar eden döngüleri de analiz etmeye odaklanır. Aile dizimi çalışmaları, erken dönem ilişki şemalarının keşfi ve duygusal regülasyon teknikleri, bireyin sağlıksız ilişki dinamiklerinden çıkmasını kolaylaştırabilir.

Terapi sürecinde, bireyin kendilik algısını güçlendirmesi, sınır koyma becerilerini geliştirmesi ve sağlıklı ilişki kriterlerini fark etmesi önemlidir. Toksik ilişkilerden çıkış, yalnızca partnerin davranışlarını analiz etmekle değil, bireyin kendi içsel dünyasında oluşturduğu ilişki haritasını değiştirmesiyle mümkündür.

Eğer siz de kendinizi benzer bir döngünün içinde buluyorsanız ve bu ilişkilerin altında yatan psikolojik süreçleri anlamlandırmak, yeni bir perspektif kazanmak istiyorsanız, bireysel veya çift terapisi sürecine adım atabilirsiniz.


Online | yüz yüze bireysel ve çift seansları ile ilgili bilgi/randevu için iletişime geçebilirsiniz: 05446433008

Comentarios


bottom of page